Bora CETIN ve Stüdyo FM

 

RADYO Tutkusunun Baslangici ;
Her sey, RADYO dinleyerek basladi........
Biz, RADYO çocuklariydik ......

Kulaklarim duymaya basladiginda, 2 önemli elektronik aygit'tan gelen ses beni etkilerdi. Biri TELEFON, digeri ise RADYO.
Kendimi bildim bileli bu iki aygitla hep içiçe oldum.
RADYO, ailemiz için çok önemli idi. Evde biri oldugunda mutlaka Radyo açik olurdu ve sesi gelirdi.
Radyomuzun markasi " GASTOR " du,  Gastor
Kocaman, Lambali, çok güzel sesi olan Norveç mali bir radyo idi ve sevgili Babacigimin, evlenirken getirdigi en önemli çeyizi sayilirdi. Babam, Radyomuza gözü gibi bakardi. Vernikli yüzeyinin çizilmemesine özen gösterir, herzaman yedek "Lamba" bulundururdu. ( Bu yedek lambalari ve tabiiki GASTOR'u hala sakliyorum ! ).
Zaman-zaman, yanan lambalari Babam'la birlikte degistirirdik. Içinden onca ses cikan aygitin içini çok merak eder, bunca ses nasil oluyorda bu SEY'den çikiyor diye merak ederdim. ( yillar sonra elektronige ilgim böyle basladi.... )

O zamanlar, ( 1960'lar ) Radyo çagi idi bana göre. Radyo dinlemek için en önemli neden "Haberler" idi. Bizim evde haberler sürekli dinlenir, haberler dinlenirken ÇIT ! çikarilmazdi.
O yillarin bas haberleri "Kibris" ile ilgili olanlardi. Sürekli bir savas beklentisi ile haber dinlendigini saniyorum. En canalici haberler, 19:00'daki "Ana Haber Bülteni" idi. Ben bu Bülten sözcügünü anlamaz, ona "Vektel" derdim. Spiker; “Ana Haber Vektel’ini Sunuyoruz” der gibi gelirdi.
Dedigim gibi, evde insan oldugunda, Radyo sürekli açik olurdu. Özellikle Aneannem Sefika hanim; Klasik Türk Musikisi dinler ve her aksam saat 18:00'de baslayan "FASIL" programini kaçirmazdi.
Benim için ise en önemli gün "Persembe" idi, çünkü o gün saat 20:00'de " RADYO TIYATROSU " baslardi. Büyük-küçük herkes, radyonun basina toplanir, ( meyveler, kestaneler, kuruyemisler önceden hazirlanir ) Radyo Tiyatrosunda baslayan "Piyes"i dinlerdik.
Kültür programlari'da çogunlukta idi. Merak ettiklerimiz, aklimiza hiç gelmeyenler, kesiflerin öykülerini hep radyodan ögrenirdik. Bu programlarin içinde beni en çok etkileyen; "Emniyet Sandigi, Radyo-Kültür Yayinlari" adli programdi, hiç kaçirmamaya çalisirdim.
Yine o yillarda, sabahlari saat 10:00'da "Arkasi Yarin" lar kaçmazdi. Biz çocuklar için "Okul Radyosu" saat 17:00'de idi galiba. Aksam üzeri Reklam kusagini dinlemek çok eglenceli olurdu, genelde o saate soframizin basinda olur, bir yandan yemek yerken bir yandan "Ugurlugil Ailesi"ni dinlerdik. Orhan Boran ve "Ipana Dis Macunu" yarisma programi çok heyecanli geçerdi, yarismaci sorunun yanitini bilemezse, ben Radyomuz'un hoparlöründen dogru yaniti bagirir, yarismaci duysun'da dogrusunu söylesin isterdim. Bunun için çok çaba sarfeder, radyo basinda yirtinir dururdum ve neden biz onlari duydugumuz halde, onlarin bizi duyamadiklarini merak ederdim..... Orhan Boran'i çok severdim. Özellikle "Orhan Boran ve Yuki" yi kaçirmazdim !

Ailece Radyo dinlemenin en keyifli oldugu gün, Persembe gününden sonra PAZAR günü idi. Sabahtan baslayan "Eglence" programi kaçirilmaz, ünlü müzisyenlerin yorumladigi sarkilar dinlenir, skeç'ler kaçmaz, "Celal Sahin" ve "Balarilari" nin parodilerinde yerlere yatilirdi.
Ögleden itibaren, maç naklen yayinlari baslar, Halit Kivanç'in sesi ile dinlenen Istanbuldaki Fenerbahçe maçi bir ara kesilir, Orhan Ayhan'in anlattigi Galatasaray maçina baglanilirdi.

“Gastor” basina toplanarak Radyo dinleme aliskanligimiz, “Transisitör”lü radyolar çikinca degisti tabii. Gastor’un pabucu dama atilmasa’da, isteyen baska bir kanalda , baska birsey dinleyebiliyordu.

En önemlisi, radyomuzu artik yanimizda tasiyabiliyor, gittigimiz yerlere götürebiliyorduk.
Radyo; o yillarin yasam biçimi ve en önemli eglence - kültür araci idi.......

 

Müzik dinlemek ve RADYO ;
Gastor’un “Orta Dalga”da, TRT Ankara Radyosu’na ayarli yerini , bizimkiler yokken kurcalar ve Dünya’nin baska kanallarini, BBC’yi , Moskova Radyosunu, Romen ve Bulgar Radyolarini ve tabiiki müziklerini dinlerdim. Yabanci müzikle, Twist, Rock’n Roll ile böyle tanistim denebilir. ( Bu müzik düskünlügüm, daha sonralari Dayim Burhanettin'in pikabinda dinledigim, Twist, Elvis, Beatles, Dalida, Trini Lopez, Enrico Macias ve ismini animsayamadigim birçok sanatçinin plaklarini, defalarca dinleyerek gelisti. ).
TRT’de ise 60'larin sonlarinda ; yerli pop’un yanisira “Anadolu Rock” dönemi baslamisti. Baris Manço’nun “Daglar Daglar”i ve “Kol Dügmeleri”ni ilk kez Gastor’da dinledigimi animsiyorum. O yillarin popüler gruplari; Selçuk Alagöz Orkestrasi, Mavi Isiklar, Beyaz Kelebekler gibi gruplar, gerek eglence programlarinda, gerekse solo programlarinda hep Radyoda karsimiz çikarlar, kendi parçalarinin yanisira, yabanci grup ve sarkicilarin o yillarda ünlenmis parçalarini'da söylerlerdi.
Gastor'un karsisina geçip zevkle dinledigim yabanci parçalar içinde en çok animsadigim; "Mary Hopkins'in ; Those Were The Days"i, "Shadows'un , Apache"i , "Tom Jones'in Delilah"ini en basta sayabilirim.

70’ler ile birlikte, TRT’de de gelismeler oldu ve yayin kanallari arttirildi, frekanslar güçlendirildi. Eskiden haberler’i dinledigimiz “Gastor”dan artik begendigim müzikleri dinleyebildigim bir “Müzik Dolabi” gibi yararlanmaya baslamistim. O yillarda Istanbul radyosunun yaninda, yayini daha zayif alinan ancak, müzik agirlikli yayinlarinda yurtdisi radyolarini aratmayan kalitede müzik çalan bir radyomuz daha olmustu. “TRT Izmir Radyosu” ! ( Jethro Tull ile ilk kez buradan, Gastor sayesinde tanistim ..... ! )
( O yillarin, Radyo istasyonlari, Prodüktörleri ve çaldiklari parçalar ile ilgili önemli bir " HEY Degisi " sayfasi ......! )
Sevdigim müzikleri artik radyodan dinleyebiliyor, yeni müzik türlerini, yeni grup ve müzikçileri kesfedebiliyordum.
Henüz bir Pikabim olmadigi için, müzik dinleyebildigim tek kaynak “Radyo” idi. Saniyorum o yillarda benim durumumda olan birçok müziksever vardi.
Ancak, 60’larin sonunda elektronik aygitlarimizdan Radyo’nun yanina “Ses Kaydedici” ilk makarali Teyb’imiz “Palanduz” katildi. Palanduz’un kocaman mikrofonunu Gastor’un hoparlörünün önune yaklastirir, begendigim parçalari – baslarini kaçirarak ! – kaydederdim.
1973 yilinda, ilk Stereo’m “Dual HS 39” uma , ilk bagladigim cihaz, ayni yil enistemin Almanya’dan getirdigi “Salon tipi Transistörlü” müz “ITT Schaub-Lorenz” radyomuz oldu. Bu radyo 3 kanalli idi, yani Orta ve Uzun dalgalarin disinda birde “FM” denen bandi dinleme olanagi vardi.
Bu radyo’ya hemen el koydum tabii. Radyo “Mono” olmasina ragmen, Dual’e baglayinca ses; o yillara göre yari Hi-Fi gibi geliyordu. Saniyorum, emektar “Gastor”un pabucu o zaman dama atilmis oldu ! ..............

 Bora CETIN,  ITT Schaub-Lorenz”  radyo ve  “Dual HS 39......
“ITT Schaub-Lorenz” radyo ve “Dual HS 39” .....

1975 yilinda bu ikiliye, ilk Deck cihazim “Pioneer CTF-2121” katildi. Böylelikle, yanlizca Plaklardan degil artik Radyo’dan da begendigim parçalari, hatta programlari - Palanduz’dan daha kaliteli - ( Stereo ve "DOLBY" ) - kayit edebiliyordum. ( Böylece Palanduz’un’da pabucu dama atimis oldu ! )

 

Veeeeeee, Stüdyo FM ;
Radyo; Pikap ve Teyp’den sonra önemli bir müzik kaynagi olmustu. Aslinda, yurtdisina giden arkadaslar, plak kadar güzel kalitede ve stereo radyo yayinlarini anlata anlata bitiremezdi. Hatta, Ingilteredeki bir arkadasim gelisinde, kasede kaydettigi radyo-müzik yayinini dinletmisti, orjinal kaset kayidi gibi dinlemistik. Bizde’de TRT FM kanalindan yayinlar baslatmisti ve TRT 3 olarak geçen bu kanali merakla izliyor ancak çok kaliteli dinleyemiyorduk. Tümü bant kayidi olan bu programlar, çogunlukla yurtdisi radyolarindan dinledigimiz, bildik parçalari çaliyordu.
Iste tam bu siralarda ( 1978’mis – ben 76 saniyordum ), TRT Ankara Radyosunda, Canli bir müzik programinin yayininin baslayacagi anons edildi. Aslinda, gün ve saatini unutmustum. Raslanti sonucu, o aksam radyoyu karistirirken “JETHRO TULL”a rastlayinca durdum, baktim TRT FM Ankara, ...... acaba “ O yayin”mi ? derken Yavuz AYDAR’in o Seker gibi sesini, ve tabiiki Sebnem SAVASÇI’nin o billur gibi piril-piril, tertemiz akici Türkçesini duydum. ......... Evet bu o programdi, ve bildigim kadari ile TRT gibi bir Devlet radyosunda yapilan ilk “Canli Yayin” müzik programi idi. Jethro disinda, diger parçalar çok ilgimi çekmemesine ragmen, tümüyle sunuculara ve onlarin yer-yer heyecanli, yer-yer çok ustaca paslasmali anonslarina odaklanmistim. Neredeyse, onlarin yerine kendimi koyup, kazasiz-belasiz programi tamamlamalarini beklemeye basladim, onlar kadar olmasa bile o heyecani, hem de ilk heyecani hissediyordum . ( Bunun nedenini artik açiklamaliyim ; Kendi plaklarim ile kayitlar yapmaya, arkadaslarima kaset doldurmaya baslayinca, yaptigim kayitlarin, özellikle "Slow Prodüksüyon"larimin çok sevildigini farkettim. Bunlara 1975 - 1978 arasi profesyonel olarak islettigim Diskotek ve 1977'deki "Disk Jokey"ligim eklenince, Sevdigim müzikleri baskalarina dinletmenin bende büyük bir Haz uyandirdigini farkettim. Müziklerimi baskalri ile paylasmanin en kisa yolu Radyo ve Radyoculuktan geçiyordu.
Iste, Radyoya ve Radyoculuga olan bu ilgim nedeni ile 1976 yilinda Izmir Radyosundan Ümit TUNÇAG’in bir programinin içinde yer alan ve amatör yapimcilarin 3 parça seçip çaldiklari ve anonsunu’da kendilerinin yaptigi; “Konuk Prodüktör” yapimciligina basvurmus, çalacagim parçalari yollamis ve program yapma hakki kazanmistim. Istanbul radyosundan çagirildigimda, çok sevinmis ve plaklarimi alip radyonun yolunu tutmustum. Programi sevgili “Nejat ÇETINOK” ile birlikte kaydettik, o yardimci oldu sagolsun.
Programima tabiiki Jethro TULL’dan “Rainbow Blues” ile basladim çünkü “ M.U.” albümüm Almanya’dan geleli 1 hafta olmustu ve bu parça daha önceki hiçbir TULL albümünde yer almiyordu. Ikinci parça olarak, OMEGA’nin Time Rubber albümünden çok sevdigim bir parçalarini çalmistim. Son olarak, kapanis parçasi olarak; Uriah HEEP’in ilk albümü Very Eavy...’den “Come Away Melinda” adli çok güzel slow bir parça seçmistim. Nejat Çetinok ile birlikte bu üç parçayi bir saatten fazla bir sürede kaydettik. Parça minutaji çikarmayi, anonslarda diksiyonuma dikkat etmeyi, vurgulamalarimi ve tonlamalarimi ayarlamayi o iki saatte ögrendim. Anonslari begenmeyerek defalarca tekrar ettik. Ayni banta defalarca, üst üste kayit yaptik ve sonucu dinledik. Yaklasik 15 dk.lik bir programdi ama bana göre çok güzel olmustu. Radyo müzik programciliginin ne oldugunu, mikrofon heyecanini, bir dil sürçmesinin, bir dil dönmemesinin nelere maloldugunu artik iyi biliyordum .............. benim programa ne mi oldu ? .... haftalarca radyo basina milleti toplamama ragmen programim yayinlanmadi ! ............. nedeni aylar sonra anlasildi , “Come Away Melinda” nin sözleri TRT DENETIMI tarafindan “Sakincali“ bulunmustu ! ........... böylelikle bu program, benim TRT Denetimine takilan ilk ve son radyo programim oldu ! )

Iste, bu kisa dönem radyoculugum sirasinda yasadiklarim nedeni ile, biraz’da bu “Canli Yayin” programinin nasil sonuçlanacaginin meraki ve heyecani ile radyo basindaydim. Iste bu iki sunucu, karsilikli paslasmalarla gayet akici bir biçimde programi bitirdiler. Programin anons müzigini’de ( ve tabii ki adini da .... ) ilk kez o zaman, kapanista duydum. Anonslari ile, duyabildigim parçalari ile ve anons müzigi ile dikkatimi çeken bir program oldu “STUDYO FM” !

Vakit buldukça, Pazar aksamlari “Stüdyo FM” in sadik dinleyicilerindendim artik.
..............................................................
Yillar içinde, degisik yayin saatleri ile hep “Stüdyo FM”i izlemeye çalistim.
Program ile iletisime geçmeye niyet ettim, cesaret edemedim. Istek yapmaya, konuk olmaya, canli yayina telefon ile baglanmaya niyet ettim, cesaret edemedim .....!
Ama, Stüdyo FM'den hiç vazgeçmedim.
Programin açilis sinyalini duydugum andan itibaren, yepyeni bir program, yepyeni müzik haberleri ve yeni albümler geliyor demektir benim için.

Yasamimda beni çok etkileyen Stüdyo FM yayinlari ( Stüdyo FM öncesi, Yavuz AYDAR Programi'da var ) ;
- Jean Michele JARRE’nin “OXYGEN” albümünü ilk dinleyisim. ( Y.A. )
- Uriah HEEP’in “Sweet Freedom” albümünü ilk dinleyisim. ( Y.A. )

- 9 Aralik 1980 aksami, “JOHN LENNON”u anma programi ( Özel Program ) .... ( Kaydettim ! )
- Beatles Dizisi ..... ( Bir bölümünü arkadasim Atilla ATAM kaydetti ! )
- 1984’de Izmirde askerlik yaparken; Jethro TULL’in “UNDERWRAPS” albümünü ilk dinleyisim.
- 1995’de is dönüsü aracimin radyosunda; Jethro TULL’in “ROOTS TO BRANCHES” albümünü ilk dinleyisim.

..............................................................
( 32 kisim, tekmili birden “Pehlivan Tefrikasi” gibi oldu. Burada keseyim dedim ama BC ve Stüdyo FM’in yasamindaki can alici bazi kesismelerden söz etmeden olmaz ................ ! )

 

BC ve, Stüdyo FM ;
1991 Temmuz’u ; Rüyalarim gerçek oldu ! . Yasamimin grubu “JETHRO TULL” Istanbul’da, ben de rüyada gibiyim. Basin toplantisindan beri onlarlayim. ( Yavuz AYDAR'i ilk kez Basin toplantisinda görüyorum ). Jethro Tull'in peslerinden ayrilmiyorum. Konserde yeni albümden parça çaliniyor, ancak yeni albümün adi sir gibi saklaniyor. Ilk konser aksami otelin Roof Bar’inda IAN’i yanliz yakaliyorum ve agzindan yeni albümün adini aliyorum. ( Inanilacak gibi degil degil mi ? ...hem de IAN’in agzindan ... ! ) ertesi günkü “Stüdyo FM”de Yavuz AYDAR tabiiki JETHRO çaliyor ve “Adi henüz belli olmayan” yeni albümden söz ediyor. Eeeeeeeeee, Bora ÇETIN durur mu ? ......... Stüdyo FM telefon ile araniyor, Canli yayinda Yavuz’a ulasiliyor ve albümün adi veriliyor........... telefon kapaniyor, ....... canli yayinda parça bitiyor, Yavuz'un heyecanli sesi ile anonsu ; - “ Evet sayin dinleyicilerr, biraz önce bizi Istanbul’dan arayan bir dinleyicimizin verdigi bilgiyi siz Jethro severlere iletmek istiyorum. Bu dinleyicimizin dün aksam IAN ANDERSON’dan ögrendigine göre, 3 Eylül'de çikacak Jethro TULL’in yeni albümünün adi “ CATFISH RAISING” mis , bu ilk müjde'yi sizden baska kimse bilmiyor ........... ! “

.....................................................................................

10 Eylül 1999 ; 17 Agustos üzerinden 24 gün geçmis. Depremde Yalova’daki Sitemiz yikilmis, sevgili BABACIGIM’i ve 112 komsumuzu yitirmisim. Soktayim........ !
O sirada; aylar önceden pre-order yaptigim yeni JETHRO albümü geliyor. Karmakarisik duygular içindeyim, albümü Türk müzikseverlerin’de biran önce dinlemesini istiyorum. Yavuz AYDAR’i ariyorum, kendimi 1991 “Catfish”den hatirlatiyor ve yeni albümden söz ediyorum Stüdyo FM’de çalmak isterse kendisine gönderebilecegimi belirtiyorum, çok memnun oluyor, albümü kargo ile yolluyorum. Yavuz, ertesi sabah kargoyu aldiginda titreyen bir ses ile -“ Basin sagolsun, bilmiyordum !” diyor ve albüm için defalarca tesekkür ediyor.
Albümün üzerindeki küçük not’ta ; - “Bu albümü, depremde yitirdigim sevgili babacigim Niyazi ÇETIN’e ithaf ediyorum !” yaziyor. O aksam Jethro TULL’in yeni albümü “J-TULL DOT COM” Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusuyor !

.....................................................................................

24 Mart 2000 ; Sirada IAN ANDERSON’un yeni albümü var. Alel-acele bir kopye yapip kargo ile Cuma programina yetistirmek üzere Yavuz’a yolluyorum. Program hazirligi için onlara çok az süre kaliyor, ama yine herzaman oldugu gibi telasimiz, albümü müzikseverlere biranönce dinletmek. Program basliyor, açilis parçasindan sonra ikinci parçada disk atlamaya basliyor .... ! ......... Eyvah ! ..... bizimkilerde hakli olarak panik ! ........... bir sonraki parçaya geçiliyor hemen ........... , parçanin ortalarina dogru yine atlamazmi ? ...........
Sebnem SAVASÇI’nin sakin sesi araya giriyor ; - “Evet sayin dinleyiciler, sevgili Bora Çetin’in acele ile bizlere ulastirdigi CD’de bir sorun olabilir, CD’yi diger CD-çalarimizda çalmayi deneyecegiz, eger sorun devam ederse, bu albümü sizlere ilerki programlarimizda çalmaya söz veriyoruz !”
CD, diger CD-çalar’a yerlestiriliyor, ............. sorun yok ......... hatanin CD-çalar’dan kaynaklandigi anlasiliyor, ........... ben radyo basinda “Kipkirmizi”yim, kimbilir onlar stüdyo’da nasillar ?
Albümün adi ; “THE SECRET LANGUAGE OF BIRDS” ve Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusuyor !

.....................................................................................

19 Haziran 2002 ; Jethro TULL’in “LIVING WITH THE PAST” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi,
3 Temmuz 2002 ; John ENTWISTLE anma programi,
5 Temmuz 2002 ; David BOWIE’nin “HEATEN” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi,
20 Eylül 2002 ; Uriah HEEP’in “The MAGICIANS BIRTHDAY PARTY” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi,
18 Aralik 2002 ; Phil COLLINS’in “TESTIFY” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi,
4 Haziran 2003 ; Tolga KASHIF ve RFO’nun “QUEEN SYMPHONY” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi,
3 Eylül 2003 ; Deep PURPLE’in “BANANAS” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi. Ayni zamanda, Stüdyo FM’in 25. yili programi !,
19 Eylül 2003 ; Ian ANDERSON’un “RUPI’s DANCE” albümünün Türkiye radyolarinda ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile bulusmasi.

.....................................................................................

25 yil !
Bunca yildir, zorunlu olarak kaçirdigim birçok programin disinda "Stüdyo FM"i hep izledim. Hep 3 Eylül 1978'deki heyecanimla izledim. Müzik adina "Yeni" ne varsa, çogunu onlardan dinledim. Iletisimin bu kadar ilerledigi, albümler çikar-çikmaz MP3'lerinin 1 Dolar'lara internetten indirilebildigi bir dönemde bile, 25 yil öncesinin heyecani ile "Yeni Albümler"i hala Stüdyo FM'den izliyorum.
Ortada, Stüdyo FM'den daha net dinlenebilinen bunca istasyon, iki lafi bir araya getiremeyen, 4 dakikalik parça için 3 dakika anons yapip onun yarisini'da " - eeeeeeeeeee " ile geçiren, berbat ses tonlari ile; ya dinleyiciyi uyutan ! ya'da yerinden hoplatan sunucularin oldugu bunca radyo istasyonu, daha dogrusu "Radyo Karmasasi" varken, ben; Çarsamba ve Cuma günleri saat 17:57'de, radyomun 1. bellegine kayitli 88.20'mi açar, "Stüdyo FM"imi dinlerim ! .............
Eh, bir'de bunlara ek olarak, sevgili Sebnem SAVASÇI’nin dedigi gibi ; 1999’dan beri “JETHRO TULL” ve “IAN ANDERSON” albümlerinin, Avrupa’da ve Dünyada piyasaya verildiklerinin haftasinda; Türk müzikseverlere ulastirilmasi ve ilk kez “Stüdyo FM’de çalinma ayricaligi var ve bu ayricalikta BC olarak, benim’de ufak bir katkim var. Ne mutlu bana, ne mutlu’ki yillarca en güzel müzigi dinleten böylesi bir programa, benim’de bir katkim olabiliyor.
Sagolun, varolun "Stüdyo FM".
Belki 4000'inci programi'da birlikte kutlariz ?

Bora CETIN
28 Eylül 2003, Yalova

 

 

Son Güncelleme ; 30 Eylül 2003